Vizyonumuz:
Misyonumuz:
İlkelerimiz:
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin Kurum Felsefesi Nasıl Anlaşılmalıdır?
Yaşam kalitesiyle imrenilecek, yaşamaktan mutluluk ve gelecek nesillere devretmekten gurur duyulacak, dünyaca tanınan bir körfez şehri Kocaeli!
Vizyon (gaye-hayal) bildirimi, varmak istediğimiz idealize edilmiş amacı ortaya koyar. Biz de, vizyonumuzu belirlerken büyük resmi ortaya koymaya çalıştık; arama konferansında yönetici ve çalışanlarımızın zihninde olduğunu gördüğümüz resmi; katılım sürecinde hemşehrilerimizin hayallerini süslediğini gördüğümüz resmi; netleştirme konferansında ortaya çıkan ideale ait resmi. Tüm resimlerde ortak bir tema vardı: Yaşam kalitesi!
Gerçekten de bir belediye için hizmet sınırları içindeki insanların yaşam kalitesini sürekli yükseltmek ve gelecek kuşaklara güzel bir miras bırakmaktan daha büyük bir gaye-hayal olamaz. Gaye-hayalin bu denli büyük tutulması ve sürekli gelişim ve gelecek kuşaklarla bağlantılandırılması şu iki hususa açıklık getirilmesini zorunlu kılmaktadır:Birinci husus, söz konusu gaye-hayale ne zaman ulaşılacağıdır. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılına karşılık gelmesinin taşıdığı anlam ve bu denli idealize edilmiş bir amaca ulaşmak için yapılması gereken hizmetlerin büyüklüğü dikkate alınarak, 2023 yılı hedef olarak seçilmiştir. Zihnimizde canlandırdığımız büyük resim, 2023 yılına aittir. 2023 yılına gelindiğinde, Kocaeli; yaşam kalitesiyle imrenilecek; yaşamaktan mutluluk ve gelecek nesillere devretmekten gurur duyulacak; dünyaca tanınan bir körfez şehri olacaktır.
Bu uzun vadeli yaklaşım, günü kurtarma ve sorunları gelecek kuşaklara aktarma anlayışını terketmiş; kendi geleceğini değil, gelecek kuşakları düşünen ve bu hususta her türlü fedakarlığa katlanmaya hazır, adanmış bir yönetim anlayışının ifadesi olarak görülmelidir.
İkinci husus ise, gaye-hayal bildiriminde yer verilen ifadelere açıklık kazandırılmasıdır. Kuşkusuz, yaşam kalitesi, mutluluk ve gurur gibi kavramlar ilk bakışta içeriği herkese göre farklı algılanabilecek, içi boş ve belirsiz ifadeler gibi değerlendirilebilir. Her kişi kendine göre farklı göstergeleri esas alarak yaşamı, kaliteli ya da kalitesiz; mutluluk ya da mutsuzluk verici bulabilir; gelecek nesillere devretmekten gurur ya da utanç duyabilir.
Ancak, biz bu kavramların içini dünya genelinde kabul gören ve yaşam kalitesine ilişkin çok sayıda ölçülebilir göstergeden oluşan bir endeks ile doldurmaktayız. Söz konusu endeks, Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından hazırlanan ve dünyaca kabul gören İnsani Gelişmişlik Endeksi (Human Development Index)'dir.
Eskiden yaşam kalitesi dendiğinde sadece kişi başına gelir düzeyi akla gelmekte ve yapılan değerlendirmelerde bu ölçüt esas alınmaktaydı. Sonraları bunlara kişi başına enerji tüketimi, otomobil sayısı gibi göstergeler ilave edilerek yaşam kalitesi karşılaştırmaları yapılır oldu.
Ancak, sadece ekonomik yönü ağır basan bu göstergelere göre yaşam kalitesini ölçmenin sağlıklı olmadığının anlaşılması uzun zaman almadı.
Şöyle ki; insanlar, kişi başına gelir rakamları itibariyle iyi durumda olan bir ülke, bir bölge veya bir şehirde yaşamaktan hiç de mutlu olmayabilirler. Zira, yüksek gelir düzeyi, çevrenin tahribi, deniz ve havanın kirletilmesi; sağlıksız insanlar; çalışma ortamındaki yüksek risk ve stres gibi maliyetlere katlanılarak elde edilmiş olabilir. Bir başka ifadeyle, yüksek gelir düzeyi insanı insan olmaktan çıkarma, hayatı yaşanmaz kılma pahasına elde edildiyse, o ülkede, o bölgede veya o şehirde insanların mutlu olmayacakları açıktır.
Nitekim, kişi başına düşen gelir itibariyle Türkiye'nin en zengin şehri olan Kocaeli'de, yaşam kalitesinin insanın yaşamının her alanına yayıldığını söylemek hiç de kolay değildir. Evet, Kocaeli zengin bir şehirdir. Ancak, insanları kirli bir havayı solumak, daha fazla kanser riski taşımak; bir körfez şehrinde denize girememek; boş zamanlarında doğayla iç içe olabilecekleri yeterli alanlar bulamamak gibi maliyetlere katlanmak zorunda kalmaktadırlar.
Yukarıda değinilen bakış açısından hareketle, son dönemde yapılan yaşam kalitesi karşılaştırmalarında, sadece ekonomik yönü ağır basan göstergelere göre değil, insan yaşamının tüm alanlarını kapsayan çok sayıda göstegeye bakılmaya başlandı. İşte, İnsani Gelişmişlik Endeksi söz konusu mantığa dayalı olarak ölçümler ve karşılaştırmalar yapmak üzere hazırlanan bir yaşam kalitesi endeksidir.
İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde, ekonomik göstergelerin yanında, sağlıktan eğitime, bebek ölüm oranlarından yaşam süresi beklentisine; hava ve su kalitesinden beslenme yeterliliğine; enerji ve çevreden suç oranlarına, temel insan haklarına kadar, insan yaşamının bütününü kuşatan yaşam kalitesi göstergeleri yer almaktadır. Örneğin, Türkiye kişi başına gelir seviyesi itibariyle 177 ülke arasında 76'ıncı sırada yer alırken; İnsani Gelişmişlik Endeksi'ne göre 88'inci sırada yer almaktadır.
İşte, imrenilecek yaşam kalitesi derken, yaşamaktan mutluluk ve gelecek nesillere devretmekten gurur duyulacak derken, bir bütün olarak insan yaşamının her alanına nüfuz eden, insanı insan yapan tüm ihtiyaçları dikkate alarak bu ifadeleri kullanmaktayız. Evet, gelişeceğiz ama sürdürülebilir bir gelişme sağlayarak; insan yaşamı için gerekli olan, insanların kendi yaşamları için gerekli gördükleri seçenekleri artırarak gelişeceğiz. Bunu kendimiz için, daha da önemlisi göz bebeklerimiz çocuklarımız için yapmak zorundayız, yapacağız.
Misyon ifademizde yer alan “insanımızı, çevremizi ve toplumsal değerlerimizi ekonomik zenginlikle buluşturmak” ifadesi de yine bu bakış açımızın, yani sürdürülebilir gelişme konusuna göstermiş olduğumuz hassasiyetin bir yansıması olarak değerlendirilmelidir.
Hemen belirtelim ki, bu yaklaşımımız milletlerin zenginlik ve refah yaratma biçimine ilişkin bir bakış açısı olarak da değerlendirilmelidir. 21. yüzyılın zenginlik yaratma biçiminin bilgiye dayalı yüksek teknoloji üretimine dayandığını artık hepimiz biliyoruz. Geleceğin müreffeh milletleri teknolojiyi en ileri düzeyde kullananlar olacaktır. Bu noktada üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken husus şudur: Teknolojiyi kullanmak önemlidir; ancak teknolojiyi üretmek, teknolojiyi kullanmaktan çok çok daha önemlidir.
Katma değeri yüksek, teknoloji yoğun üretim yapan sektörlerin geliştirilmesi, Kocaeli özelinde değerlendirildiğinde, esasen bir varoluş meselesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Şöyle ki; nasıl bir zamanlar zenginliklerini tarıma dayalı üretimden elde eden milletler sanayileşmiş milletler karşısında geri kaldılarsa; gelecekte de bilgi ve teknoloji üretemeyen ülkeler geri kalmış ülkeler liginde yer alacaklardır. Bir başka ifadeyle, bilgi ve teknolojiye dayalı üretim yapan sektörler geliştirilmeden, Kocaeli'nin geleceğin müreffeh şehirleri arasında yer alması mümkün değildir.
Dahası, yüksek teknoloji ürünleri, genellikle çevre dostu olmaları itibariyle, şehrimizin çevre sorunlarından kurtuluşu için bir çıkış yolu da sağlayacaktır. Bu hedefe ulaşıldığında insanların denizle bulaşamadığı garip bir körfez şehri imajı da tarih olacaktır. Çevre, rekreasyon, kültür, sanat ve tanıtım alanlarında hayata geçirilecek projelerle birlikte, dünya Kocaeli'yi; dağ ve denizin eşsiz bir şekilde buluştuğu; mavi ve yeşilin binbir tonunun keyifle izlenebileceği bir körfez şehri; geçmişten bugüne uzanan zengin tarihsel ve kültürel mirasıyla tam bir turizm merkezi olarak tanıyacaktır.
Kuşkusuz, Kocaeli yüksek teknoloji üreten sektörlerin gelişimi için en avantajlı şehirlerden biridir. Belediye olarak, bu fırsatın iyi değerlendirilmesi ve gerçek bir avantaja dönüşmesi için her türlü katkıyı sağlayacağız.
Söz konusu yaklaşımımızın bütünselliği açısından, yüksek teknoloji üreten sektörleri destekleyecek, nitelikli insan gücünün varlığı da son derece önemlidir. Bu nedenle, özellikle eğitime doğrudan ve dolaylı katkı sağlayacak projeleri teşvik ederek, şehrimizde bilgisayar okur-yazarı olanların sayısını artırmayı ve yazılım ve donanım alanında iyi eğitim almış eleman sayısını yükseltmeyi de desteklenmesi gereken önemli bir hedef olarak görüyoruz.
Büyük dönüşüm ortak aklın yaratıcı gücüyle vücut bulacak!
Böylesine iddialı, böylesine büyük bir dönüşümün gerçekleştirilebilmesi için farklı fikirlerin birbirleriyle özgürce etkileşime girdiği ve geleceğin ortak akla dayalı olarak yönetildiği katılımcı ve çoğulcu bir yönetim anlayışının tesis edilmesi gereklidir.
Katılımcı yönetim ile tüm yönetim ve hizmet süreçlerine hizmet alanların da dahil edildiği bir yönetim anlayışını kastediyoruz. Katılımcı yönetim, bürokratik, hiyerarşik, emredici, ben bilirimci eski yönetim yaklaşımının terkedilerek; ortak aklın yaratıcı gücünün merkezi unsur olarak benimsendiği, bir yönetim anlayışını temsil etmektedir.
Çoğulculuk ise, sadece çoğunluğun değil, azınlığın da beklenti ve taleplerinin karşılanması, haklarının korunması gereğine işaret eden bir ilke olup; demokrasinin vazgeçilmez bir bileşenidir.
Katılımcı ve çoğulcu yönetim anlayışı, yönetici güçlerin tek hakim olmaktan çıkarak, yönetilenlerin ya da hizmet alanların kararların alınması, uygulanması ve denetlenmesi süreçlerine dahil olduğu; iletişim ve etkileşim kanallarının açık tutulduğu; ortak aklın yaratıcı gücüne dayanan bir anlayıştır.
Bu noktada, sivil toplum kuruluşlarına büyük önem vermekteyiz. Katılımcı ve çoğulcu yönetim anlayışımızın hayata geçirilmesinde hayati bir önem arz eden sivil toplum kuruluşlarını ve katılımcı yönetim alanındaki faaliyetlerini destekleyeceğiz.
İnsanlar yönetimler için değil; yönetimler insanlar için vardır!
Tüm idari birimler gibi, yerel nitelikli ortak ihtiyaçların karşılanması amacıyla kurulan belediyeler de insan için vardır. Varlık sebepleri insana hizmet olup; insan olmadan varlıklarının tahayyülü mümkün değildir.
İşte bu noktayı önemle vurgulamak için Ertuğrul Gazi'nin Osman Bey'e vasiyetinde yer alan şu son derece manidar ifadeyi temel felsefemiz olarak belirttik: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!
Adalet mülkün, verimlilik ise refahın temelidir!
Nasıl kullanılacağına karar vereceğimiz kaynaklar, hemşehrilerimizin takdiriyle bizlere geçici olarak emanet edilmiştir. Varlık nedenimiz, bu kaynakları keyfi olarak kullanmak değil; hemşehrilerimizin beklenti, ihtiyaç ve taleplerini dikkate alarak verimli bir şekilde yönetmektir.
Bize emanet edilen kamu kaynaklarını adalete riayet ederek, hiç bir ayrım gözetmeden, gerçek sahipleri için kullanacağız. Bu noktada, kaynakların, ekonomik, etkili ve verimli kullanımı hususuna azami gayret göstermek de bizler için vazgeçilmez bir ilkedir.
Şeffaflık ve hesapverebilirlik güvenilirliğin temelidir!
Kuşkusuz, bizim adil olduğumuzu ve kaynakları verimli kullandığımızı düşünmemiz tek başına bir anlam ifade etmez. Bu hususta nihai kararı verecek olanlar hemşehrilerimizdir. Hemşehrilerimizin sağlıklı bir değerlendirme yapabilmeleri için de tüm karar ve uygulamalarımızdan haberdar olmaları gereklidir. Bu nedenle, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri, tüm karar ve uygulamalarımıza esas teşkil edecek dayanak noktaları olacaktır. Hemşehrilerimizin emaneti ehliyetle yönetip yönetmediğimize ilişkin güvenleri ancak bu yolla tahakkuk edecektir.
Kriz istemiyorsak, riskleri yönetmeliyiz!
Yönetim olarak değiştirmek istediğimiz bir başka anlayış ise, gündelik işlerle uğraşma ve çıkan sorunları aşmaya çalışmadan ibaret olan belediyecilik anlayışının değiştirilmesidir. Zira, sorun çıkmasını önlemek, sorun çözmekten daha verimlidir. Dolayısıyla, reaktif değil, proaktif bir yaklaşımın benimsenmesi gereklidir.
Bu doğrultuda, Belediyemizde stratejik yönetim anlayışını hakim kılarak, krizleri değil, riskleri yöneteceğiz. Diğer bir ifadeyle, güçlü yönlerimizi ve elimizdeki fırsatları iyi değerlendirerek; alacağımız tedbirlerle zayıf yönlerimizi güçledirerek; belirleyeceğimiz stratejilerle geleceğin tehdit ve risklerine hazırlıklı olarak, geleceği yönetme azmindeyiz.
Gerçek zenginliğimiz!
Geleceği yönetme yolunda, ulusların en önemli avantajı iyi eğitim almış genç bir nüfustur. Bu itibarla gençlere yatırım yapılması, yaşamın her karesinde onların önünü açacak koşulların hazırlanması son derece önemlidir.
Kuşkusuz, kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla ve hayatın her alanında yerini alan engellisiyle üretken olan bir sosyal çevre de gençlerin başarısı için ilham kaynağı ve onların en büyük destekçisi olacaktır. Bu nedenle toplumun tüm kesimlerine yönelik eğitim, kültür, sanat ve spor faaliyetlerinin desteklenmesi hayati bir öneme sahiptir. Dolayısıyla, bu amaca ulaşmamızı sağlayacak projelerin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesine öncelik vereceğiz.
İnsanca yaşamak için!
Çevremiz, tarihi mirasımız, kültürel ve toplumsal değerlerimiz, bizi biz yapan, kendi kimliğimizle ve insan olmanın onuruyla yaşatan temel unsurlardır. Dolayısıyla, tüm karar ve faaliyetlerimizin kırmızı hatlarını oluşturmaktadırlar.
Hizmette kalite, liyakat ve çalışan memnuniyeti ile gelir!
Çalışanlarımız ve hizmetleri ortaklaşa sunduğumuz paydaşlarımızla ilişkilerimizde eş dost ve yandaş kayırmacılığını değil, liyakatı ve güveni esas alacağız.
Hizmet sunumunda destek alacağımız paydaşların seçiminde esas alınacak kriter ehliyettir, güvenilirliktir, rüşdünü ispatlamış olmaktır.
İnsan kaynakları yönetimine ağırlık verilmesi ve adama göre iş değil, işe göre adam anlayışının hayata geçirilmesi de hizmet kalitesi açısından son derece önemlidir. Çalışanlarımız bizim iş yapan elimiz, dinleyen kulağımız, gören gözümüzdür. Başarı ya da başarısızlık hepimizin ortak ürünü olacaktır. Çalışanlarımız memnun olmadan, hizmet kalitesinin yükseltilmesi; hizmet kalitesi yükseltilmeden de hemşehrilerimizin memnun olmaları mümkün değildir.
Bu nedenle, çalışanlarımızın mesleki ve sosyal gelişimine yönelik her türlü imkanı sağlayacağız.
Değişimi ve geleceği yönetmek için: Bilim ve teknoloji!
Değişim, değişmeyen tek gerçektir. Geleceğe hazırlıklı olmak ve geleceği yönetmek için, bilimin rehberliğinden ve teknolojinin imkanlarından yararlanmak gerekmektedir. Değişimin hızına ayak uydurabilmek için, hizmetlerimizin hız, yaygınlık ve kalitesini artıracak, bilimsel bilgi ve yöntemlerden ve en ileri teknolojilerden yararlanacağız. Bu noktada e-belediyecilik uygulamalarına büyük ağırlık verecek ve uygun olan tüm hizmetleri elektronik ortam üzerinden sunarak hemşehrilerimizin yaşamını kolaylaştıracağız.
Son olarak şu noktayı tekrar hatırlatmakta büyük yarar bulunmaktadır: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kurum Felsefesi Bildirgesi, hemşehrilerimizin yaşam kalitesini sürekli geliştirme ve çocuklarımızın aydınlık yarınlarını hazırlama yolunda atılacak adımlara temel teşkil eden bir belgedir. Stratejik amaçlar ve hedefler, projeler, performans kriterleri; hizmet yönetimi ve insan kaynakları yönetimi bu bildirgede belirlenmiş olan vizyona ulaşmamızı sağlayacak, ilkelerimize bağlı kalarak misyonumuzu gerçeklleştirmeyi mümkün kılacak şekilde tasarlanmıştır.