0262 318 21 12
aliserkan.simavli@kocaeli.bel.tr
SORU: Riskli alanlardaki yapılara verilen kamu hizmetlerinin durdurulmasının sözkonusu olacağı doğru mudur? Evet, ise, bu durum insan haklarına aykırı değil mi?
CEVAP: 6306 sayılı Kanun’da, “uygulama sırasında Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından talep edilmesi hâlinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğal gaz verilmeyeceği ve verilen hizmetlerin kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulacağı” hükme bağlanmıştır. Kanunun bu hükmü ile vatandaşın, can güvenliği bakımından riskli olan bir binada oturmaya devam etmesine engel olunması amaçlanmış olup, vatandaşın yaşama hakkının gözetilmesi sözkonusudur. Bu da insan haklarına aykırı değil tam aksine insan haklarının bir gereğidir.
SORU: Riskli alan olarak ilan edilen bölgenin içindeki sağlam binalar da yıkıma dâhil edilecek mi?
CEVAP: Riskli alanda veya riskli yapıların bulunduğu parselde sağlam yapı bulunması hâlinde, bu sağlam yapı uygulama dışı tutulabilecektir. Böyle bir durumda bu sağlam binanın bulunduğu alan ifraz edilebilecek, ifraz imkânı yok ise maliklerin anlaşması hâlinde binanın hâlihazır durumu korunabilecektir. Ancak, uygulama bütünlüğü açısından gerekmesi hâlinde, riskli alan içerisinde kalan sağlam binalar, malikleri ile yapılacak anlaşmalar çerçevesinde yıkılıp yerlerine yeni binalar yapılabilecektir.
SORU: Riskli alan içerisindeki sağlam yapılar planın bütünlüğü için gerekirse yıkılacaktır. Ancak, bu sağlam yapı hak sahipliği çalışmalarında çürük yapı ile aynı şekilde değerlendirildiği takdirde gerçek anlamda hak mahrumiyetleri yaşanacak; evini veya iş yerini plana ve ruhsata göre yapmış vatandaşın, yani, kanuna uymuş ve kaçak yapı yapmamış olan vatandaşın devlete olan güvenini dahi sarsılacaktır. Hatta bazı alanlarda üzerindeki ev veya dükkânın değeri araziden çok daha kıymetli olan yerlerin durumu ise, daha vahim olacaktır. Hak sahipliği çalışmalarının taşınmazın değerlendirilmesi sonrasında (ev+arsa+dükkân bütün gayrimenkullerin değerlendirilmesi sonrasında) arsası üzerinden değil, arsası üzerindeki bütün gayrimenkulün değerlendirilmesi sonrasında hak sahibi yapılması (gayrimenkul üzerinden değil) daha adil bir yaklaşım olmaz mı?
CEVAP: Riskli alan içerisindeki uygulamalarda hak sahipliği çalışmalarının nasıl olacağı proje bazında belirlenecektir. Ancak, hak sahipliği çalışmaları safhasında binaların değerlemesinde binanın ve arsanın bütün nitelikleri (kaçak olup olmadığı, riskli olup olmadığı, işyeri veya konut olarak kullanılması gibi) göz önünde bulundurularak bir değerleme yapılacağından, çok ciddi hak mahrumiyetlerinin yaşanmayacağı değerlendirilmektedir.
SORU: Mevcut imar planı sınırları içerisinde iskân edilmiş alanlarda ve imar planına esas jeolojik etüd raporu olmayan yerleşim alanlarında riskli alan olup olmadığı konusunda yapılacak tespitler hangi kapsamda yapılacak?
CEVAP: Mevcut imar planı sınırları içerisinde iskân edilmiş alanların ve imar planına esas jeolojik etütd raporu olmayan yerleşim yerlerinin “riskli alan” olup olmadığı, diğer alanlarda olduğu gibi, ancak yapılacak bir tespit neticesinde anlaşılabilir. Yani, meselâ, imar planına esas jeolojik etüd raporu olmayan bir yerleşim yeri otomatik olarak “riskli alan” olarak kabul edilmeyecektir. Ayrıca, “riskli alan” sadece zeminden kaynaklanan sebeplerden dolayı belirlenmiyor, üzerindeki yapılaşma sebebiyle de herhangi bir alan “riskli alan” olarak tespit edilebilir.
SORU: 6306 sayılı Kanun’un “Tanımlar” kısmında “riskli alan” tanımlanırken, “Uygulama” kısmında sadece “riskli yapıların tespiti”nin nasıl olacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla, öncelikle “riskli alan”lar belirlenip sonra “riskli yapı”ların tespiti mi yapılacak, yoksa yapı maliklerinin yapılarının riskli olup olmadığını tespit edecekleri dönemde çevre ve şehircilik il müdürlükleri alan tespitlerini mi yapacak?
CEVAP: Öncelik sonralık kıstasına tabi olmaksızın 6306 sayılı Kanun uyarıca “riskli alan” ve “riskli yapı” tespit çalışmaları ayrı ayrı yürütülebilir. Daha geniş bir alanda uygulama yapılmak isteniliyor ise “riskli alan” tespit çalışması yapılabileceği gibi, bir binanın malikleri de binalarının risklilik durumunu tespit ettirerek sadece kendi binalarına yönelik uygulama yapabilirler.
SORU: Riskli alan olarak belirlenen bölgede ayrıca riskli yapı tespiti yapılacak mı?
CEVAP: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan herhangi bir alan “riskli alan” olarak tespit edilmiş ise, bu alanda yeralan yapıları tek tek riskli olup olmadığının ayrıca tespitine gerek bulunmamaktadır.
SORU: 6306 sayılı Kanun kapsamında “riskli alan” olarak tespit edilen bir bölgede yeralan “tescilli yapılar” hakkında nasıl bir uygulama yapılması düşünülüyor?
CEVAP: 6306 sayılı Kanun kapsamında “riskli alan” olarak tespit edilen bir bölgede “tescilli yapılar”ın bulunması hâlinde, 2863 sayılı Kanun uyarınca Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görüşü alınarak uygulama yapılacaktır.
SORU: Riskli alanda fay zonu var ise buradaki yapılar ile heyelan olabilecek bölgelerdeki yapıların durumu ne olacak?
CEVAP: Riskli alan olarak tespit edilen alanlarda yapılacak uygulamalarda, çeşitli sebeplerle riskli alan tespiti öncesinde aynı alanda mevcut olan konut sayısı kadar yeni konut yapılması mümkün olmaz ise, alan içerisindeki bazı hak sahiplerinin rezerv yapı alanlarında yapılan konutlardan hak sahibi olmaları sözkonusu olabilecektir. Özellikle zeminden kaynaklanan sebeplerle, meselâ, fay hattı üzerinde bulunan yerleşim yerlerinde “riskli alan” olarak tespit edilen alanın tamamen yapılaşmaya kapatılması da sözkonusu olabilecektir. Böyle bir durumda da, bu alandaki yapı maliklerine rezerv yapı alanlarındaki konut veya işyerinden verilebilecektir.
SORU: Riskli alanda yeni verilmiş ruhsatlar, devam eden inşaatlar ve yeni verilecek ruhsatların durumu ne olacak?
CEVAP: 6306 sayılı Kanun’da, “Bakanlık veya uygulamayı yürütmesi hâlinde TOKİ veya İdarenin, riskli alanlarda, riskli yapıların bulunduğu taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında Kanun kapsamındaki proje ve uygulamalar süresince, her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurabileceği” hükme bağlanmış olup, imar ve yapılaşma iş ve işlemlerinin geçici olarak durdurulması yönünde bir karar verilmemiş ise mevcut yapılmakta olan iş ve işlemlere devam edilecektir.
SORU: Riskli alan belirlenirken İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün koordinasyonu, görüşü veya bir komisyon oluşturulması suretiyle bir inceleme olacak mı?
CEVAP: 6306 sayılı Kanun’a göre, “Riskli alan” belirlenirken Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın görüşünün alınması gerekmektedir.
SORU: Belediyelerin meclis kararı ile “riskli alan” teklifine müdahalesi mümkün mü?
CEVAP: 6306 sayılı Kanun’a göre, belediyeler “riskli alan” belirleyip, Bakanlar Kurulu’nca karar alınmak üzere, Bakanlığımıza sunabilirler. Böyle bir durumda belediye meclislerinin riskli alan teklifine müdahalesi sözkonusu olabilecektir.
SORU: Çevre ve şehircilik il müdürlükleri, belediyelerin riskli alan teklifinde Bakanlığın sekretarya görevini mi yürütecek?
CEVAP: Bakanlık taşrada yapmak istediği işleri taşra taşkilâtı olan çevre ve şehircilik il müdürlükleri vasıtasıyla yapmaktadır. Dolayısıyla, il müdürlükleri Bakanlıkça yapılacak riskli alan tespitlerinde ve belediyelerce yapılan riskli alan tespitlerinin incelenmesi ve değerlendirilmesi safhalarında görev alabilecektir.
SORU: Riskli alan kapsamında değerlendirilebilecek bir mahalle, belediyenin siyasî kaygılarıyla riskli alan için meclis kararı alınmasından kaçınılması durumunda çevre ve şehircilik il müdürlüğünün yetkisi nedir?
CEVAP: 6306 sayılı Kanun’a göre, Bakanlık veya idare, yani belediyeler veyahutta il özel idareleri “riskli alan” belirleyebilirler. Belediyelerin siyasî kaygılarla riskli alan belirlemekten kaçınması halinde, İl özel idareleri veya Bakanlık merkez veya taşra teşkilâtı vasıtasıyla riskli alan belirlemesinde bulunabilir.